bugün
yenile
    1. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      çok güzel bulduğum kadın oyuncu. ayrıca hem şairlik yapar hem tarihle uğraşır. boğaziçi üniversitesi mezunudur. babası emekli büyük elçiymiş kendisini bu kadar geliştirmesinde babasının da payı büyük yani.
    2. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      uyuduğu programından beri ciddiye alamadığım kadın. bugün tv izlesem belki alışacağım ama kanal ta yüzdoksanlarda.
    3. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bence gereksiz bir egosu olan ben bilirimci, burnu kaf dağında olan sürekli bir memnuniyetsiz havada olan bir kadın. fazla şekilci takılıyor. neyse bir şey dikkatimi çekti. bu kadın, sanki 5 dakika önce ağlamış gibi, dayak yemiş gibi konuşuyor. böyle ağlama sonrası hıçkırıklı konuşma bozukluğu olan insanlar gibi konuşuyor. biraz da gripmiş gibi dokunsan tekrar ağlayacakmış gibi konuşuyor. niye ki la?
    4. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      direk aklıma neden bmw anahtarı kabarık cüzdan ve kısa parliament geliyor bilmiyorum
    5. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      27 aralık 1978 yılında ankara'da doğdu. lise eğitimini new york'ta tamamladı. boğaziçi üniversitesi tarih bölümünü bitirdi. sinema kariyerine harem suare filmi ile giriş yaptı. ayrıca birçok dizi ve filmde rol aldı.
    6. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ESG ile yaptığı yayını izliyorum, kadının üstünde ölü toprağı var gibi. ESG gibi canlı, kıpır kıpır adama vites düşürttü.
    7. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      az evvel yad ettiğim zat-ı muhterem. şuradan yirmisekiz mehmet çelebi'nin fransa'da elçilik yaparken yazdığı sefaretnamesi'ni inceliyordum. mesela şöyle bir pasaj var, gayet kayda değer; "fransa'da erkekler karılara çok itibar ettikleri için karılar akıllarına eseni yaparlar ve canlarının istediği yere giderler. en yüksek bir beyzade en alçak seviyedeki bir kadına haddinden fazla riayet ve hürmet eder. avratların sözü geçer, hatta fransa avratların cennetidir, zira hiç zahmet ve meşakkatleri yoktur, istedikleri her ne ise hemen yerine getirilir deyu söylerler." bakın bu sosyal tarihin ta kendisidir. zira insani eğilimleri, toplumsal anlayışları, kültürel yaklaşımları en iyi bu şekilde açığa çıkarabiliriz. "tarihimiz" dediğimiz şey insanla var olur, insanlığın tarihidir. ansiklopedilerde bu kadar samimi şekilde yazmaz x toplumun özellikleri. ancak mesela pedro'nun zorunlu istanbul seyahati'nde bile türklerin doktorlara olan hürmetinin bahsi geçer. formül basit: sosyal tarih + mukayeseli tarih = pek çok şey. ister sosyolojik altyapı, isterse toplum mühendisliği olarak ele alın. madeni çıkartıp işlemek size kalmış. isteyen istediği veriyi çıkartıyor, örnek; link velhasıl; pelin batu bu konuda haklıydı. naçizane iadeyi itibar yapmaya geldim, şimdi de gidiyorum. tşk.
    8. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Tarihi bana sevdirten kadın. Çok seviyorum kendisini, anlatımı da güzel sıkılmıyorum dinlerken. sapien adlı YouTube kanalında videoları yayınlanıyor. İlgimi çeken konularıni dinliyorum. Kendine has konuşma tarzı çok hoşuma gidiyor. Ara ara konuşurken dilinin takılması, yabancı kelimeleri telaffuz ederken çıkardığı ağız sesleri falan... iki zıt görüş tartışıldığında kendini savunurken ki aldığı o dobra kişilik hayran olunası .d
    9. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      abla nolur anlatırken ağlıyormuş gibi konuşma. izlerken dayanamıyorum x2 hızda ancak topluyor um dikkatimi. vikingler hakkında her şey dizinin aynısı yiha
      0Ahhahahahahah - kıpçak bey 21.09.2023 11:48:31 |#4610536
    10. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      filistin - israil meselesinde konuya daha çok israil tarafından yaklaşarak kısmen şaşırtmıştır; link zira şu ana kadar bende yer etmiş pelin batu'ya baktığımda daha çok filistin tarafına odaklanırmış gibi duruyordu. ters köşe oldum, memnunum. . video hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. - konu özelinde "giriş seviyesi" için güzel video. yani şu meseleyle hiç alakadar olmamış birine rahatlıkla bu videoyu izletip konuya ısınmasını sağlayabilirsiniz. zaten bu tarz videoların en büyük gayesi de budur. teferruattan uzak, belli başlı genel hatlar etrafında özetin özeti... pelin batu bu işi güzel yapanlardan. - "puritan" mevzusuna değinmesi çok yerinde. (bkz: püritenlik) fakat dedim ya teferruattan uzak olma gayesi taşıdığı için çoğu alt başlığı açmadan kapatıyor. oysa ki bazısına istisna yapıp değinse daha güzel olurdu. puritan üzerinden örnek vereyim. evvela buyursunlar, faizin hikayesi; --- spoiler --- faiz, parasal ekonomiden de tek tanrılı dinlerden de çok daha önce ortaya çıktı. antik dünyada çiftçiler başta buğday, arpa olmak üzere ürettikleri tarımsal ürünlerin eşkıyalar ya da hükümdarlar tarafından el konulmasından bıkmış usanmışlardı. bu ürünleri çuvallara koyup tapınaklara emanet etmeye başladılar. mallarını, ihtiyaç oluncaya kadar tapınaklara emanet etmelerinin onlara iki önemli avantajı oluyordu: (1) tapınaklar tanrıların evi olarak kabul edilip kutsal sayıldığı için kimse içeri zorla girip bu mallara el koyamıyordu. (2) tapınaklarda görevli rahipler dönemin en iyi yetişmiş, okuma yazma ve ölçü, hesap bilen kişileri olduğu için tapınağa getirilen tahılları tartıyor, ölçüyor ve kayda geçiyorlardı. böylece tapınağa teslim edilen malın aynen geri alınmasında hiçbir tartışmaya yer kalmıyordu. din görevlilerinin herhangi bir bedel talep etmeksizin korumaya aldıkları bu mallar tapınaklarda fazlaca yer işgal etmeye başlayınca zaman içinde bu koruma karşılığında bir bedel alınır oldu. bir süre sonra henüz mahsul almamış olup da bu tahıllara bir süreliğine ihtiyacı olanlar bu tahılları kendi mahsullerini aldıklarında iade etmek kaydıyla ödünç istemeye başladılar. başlangıçta sadece güvene dayalı ve bedelsiz yapılan bu ödünç verme işi sonraları tapınakların harcamalarına katkı sağlaması amacıyla belirli bir bedel alınarak yapılmaya başlandı. mesela bir çiftçi tarafından o dönemde ihtiyaç fazlası olduğu için tapınağa 6 aylığına 5 mina buğday karşılığı koruma bedeliyle emanet bırakılmış 100 mina (yaklaşık 50 kg) buğdayı din görevlileri ihtiyacı olana 6 ay süreyle emanet olarak veriyor ve 6 ay sonra geri getirdiğinde 120 mina (60 kg) olarak vermesi isteniyordu. bütün bu işlemler tapınaktaki din görevlileri tarafından ayrıntılı biçimde kayıt altına alınıyor ve herhangi bir karışıklığa yol açılmadan yürütülüyordu. kolayca anlaşılacağı gibi muhafaza bedeli olarak alınan 5 mina hariç ödünç alınan ile geri ödenen arasındaki 15 mina buğday (yüzde 15) bugünkü anlamda faizdi. bugünkü parasal faizden tek farkı mal ile (ayni olarak) uygulanan faiz biçimindeydi. böylece tapınaklar düşük bir bedelle korumaya aldıkları tahılları daha yüksek bir bedelle ödünç vermeye başlayınca yüzyıllarca, anadolu ve mezopotamya’da dinsel görevlerinin yanı sıra bankacılık işlerini yaparak, ihtiyaç sahiplerine faiz karşılığı borç veriyorlardı. tapınaklarda başlayan bu işlemlerin iyi kazanç getirdiğini gören bazı kişiler, korumalı silolar inşa ederek aynı hizmeti daha düşük bedelle vermeye başladılar. bir başka deyişle tefecilik aslında yüksek faiz değil düşük faiz isteyerek başlamış ve sonra tersine dönmüş görünüyor. (tatlı tespit...) bir süre sonra çiftçilerin hepsi daha düşük muhafaza bedeliyle aynı hizmeti sunan tefecileri tercih etmeye başlayınca din görevlileri faizin iyi bir şey olmadığını ve yasaklanması gerektiğini dile getirdiler ve yasaklanması için hükümdarlara baskı yaptılar. bu baskılar riskleri yükselttiği için tefecilerin faizleri artırmasıyla sonuçlandı ve başlangıçta faizi düşürerek piyasayı elde eden tefeciler yüksek faizle iş yapan kişilere dönüştü. tapınak rahipleriyle başlayan faize karşı yaklaşım tek tanrılı dinlerde güçlenerek devam etti. sırasıyla tevrat, incil ve kuran'da faizi yasaklayan, haram kılan hükümler yer aldı. bu hükümler arasında önemli farklar bulunuyor. mesela tevrat’ta yer alan hüküm şöyledir: " “kardeşinize para, yiyecek ya da faiz getiren başka bir şey ödünç verdiğinizde, ondan faiz almayacaksınız. yabancıdan faiz alabilirsiniz ama kardeşinizden almayacaksınız.” (tevrat, tesniye bölümü, bab: 23, âyet: 19-20). incil`in konuyla ilgili hükmü şöyle: "eğer kendilerinden almayı umut ettiğiniz kimselere ödünç verirseniz, ne mükâfatınız olur? … düşmanlarınızı sevin, onlara iyilik yapın ve herhangi bir umut beslemeyerek ödünç verin; bunun karşılığı büyük olacaktır." (luka incili, bab: 6, âyet: 34-35.) kuran'da faiz (riba) konusuna dört yerde değiniliyor. bunlardan birisi (belki de en önemlisi) şöyledir: “faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. bu, onların, ‘alışveriş de faiz gibidir’ demelerinden dolayıdır. oysa allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. bundan böyle kime rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. durumu da allah'a kalmıştır. (allah, onu affeder.) kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. orada ebedî kalacaklardır.” (bakara sûresi, ayet: 275.) bu hükümlerden anlaşıldığı kadarıyla en katı kurallar kuran'da yer alıyor. incil'de faizin yasaklanışı oldukça dolaylı yoldan yapılmışken tevrat'taki hükme göre yasak yahudilerin birbirleriyle olan ödünç alıp verme işlemlerinde geçerli bulunuyor. bir başka deyişle yahudilerin başka dinlerden olanlara faizle ödünç vermesi veya onlardan faizle ödünç alması serbest görünüyor. dünya bankacılığında Yahudilerin bu kadar etkili olmasının ve dünyadaki önde gelen zenginler arasında çok sayıda yahudi bulunmasının nedeni burada yatıyor. hristiyanlar başlangıçta faizli ödünç verme ve alma işlerinden uzak durup piyasayı yahudilere kaptırmışken orta çağdan sonra incil’deki hükmü daha esnek ve amaca göre yorumlayarak piyasada yer kazanmaya başladılar. osmanlı, faiz yasağını hile-i şeriyye uygulamalarıyla aşmayı denedi. bu konuda en bilinen örnek islam toplumlarında günümüzde de uygulanan istiğlal yöntemidir. istiğlal yönteminde kredi almak isteyen kişi, örneğin arabasını kredi veren kuruluşa bir bedel karşılığı satar ve aynı gün bu arabayı o kuruluştan belirli bir kira ile kiralar. üzerinde anlaşmaya vardıkları vade tamamlandığında arabayı sattığı bedel üzerinden geri alır ve işlem tamamlanmış olur. müslümanlar, kuran'daki katı hükümleri çok uzun süre sonra katılım bankacılığıyla esneterek uygulamışlar ama piyasada ağırlık kazanma fırsatını kaçırmışlardır. faizin şaşırtıcı öyküsü böyledir. . kasım 30, 2019 - mahfi eğilmez --- spoiler --- bu yazıdaki punchline nedir? üç büyük dinin faize olan yaklaşım esnekliğinin sıralanışı... en esnek olan yahudiler. ondan sonra orta şeker mahiyetindeki hristiyanlar geliyor. en katı olan ise kesinlikle son sıradaki müslümanlar. (bakara 275 - 280) peki hangi din ne kadar zamandır var? hangisi daha yaşlı, daha demlenmiş, hangisinin kültürü daha oturmuş? tesadüfe bakın ki onda da aynı sıralama var. yahudi - hristiyan - müslüman. puritan meselesi burada devreye giriyor işte. ister piyasa yahudilere salındı diyin, ister adamlar piyasayı gasp etti diyin; bugün gelinen noktada yahudilerde müthiş bir piyasa deneyimi birikmiş vaziyette. sahip oldukları deneyim mirası ellerindeki tüm maddi birikimden daha değerli. bizler ekmeğe mama derken adamlar faiz sayesinde dünyayı fethediyordu. o yüzden bu adamları bu konuda hafife alamazsınız, mümkünatı yok bunun. velhasıl; daha düne kadar faizle savaşmaya çalışan siyin cimhirbişkinimiz kızmazsa bir şey sormak istiyorum, "hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"